Günümüzde internetin
kullanımının tüm dünyada yaygınlaştığını görmekteyiz. İnternet üzerinden
yapılan devlet işlemlerinin giderek yaygınlaştığı bir dönemde yaşamaktayız.
Genel anlamda “E-devlet” diye tanımlanan bu sistem verimliliği artırmak
amacıyla ve çağdaş toplum olmanın bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. E-devlet’in
yaptığı katkılara bakacak olursak; devlet dairelerindeki yığılmaların
önlenmesi, maliyetlerin azaltılması ve zaman tasarrufundan söz edebiliriz.
Bilgisayar teknolojilerine aşina olan vatandaşlarımız şimdiden bu sistemi
kullanmaya başladılar ve eminim ki birçok faydasını gördüler. Dünya’da da
gelişmiş ülkeler e-devlet çalışmalarına hızlı bir şekilde devam etmekteler.
Birleşmiş Milletlerin yayınladığı 2008 yılı “E-devlet‘e Hazır Olma
Araştırması Raporu”na bakıldığında ülkemiz bütün kriterler bir arada
değerlendirildiğinde 76. sırada görünmektedir. 2006 yılındaki Birleşmiş
Milletlerin hazırladığı aynı raporda ise 60. sırada. Görüldüğü gibi birçok
e-devlet projesi kamu kurumlarımız tarafından basarı ile hayata
geçirilmesine rağmen Birleşmiş Milletler raporlarına göre dünya ölçeğinde
bir gerileme söz konusu. Raporda da belirtildiği gibi e-devlet
uygulamalarının değerlendirilmesinde kullanılan kriterler “2. Nesil e-devlet”
kavramı çerçevesinde yeniden şekillendirilmektedir. Bu kavrama göre e-devlet
artik sadece kurumsal bazda değil bütüncül bir bakış açısı ile kurumlar
arası işbirliği ve etkileşim faktörleri göz önüne alınarak tanımlanmaktadır.
Bu bağlamda e-devlet hizmetlerinin tek bir noktadan sunulması önemli bir
gösterge olarak ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde yeni açılan e- devlet kapısı ( www.turkiye.gov.tr ) e-devlet ile
ilgili çalışmalar açısından umut vericidir. Geçen dönemlerde birçok uzmanın
ve sivil toplum kuruluşunun aralarında tartıştığı Bilgi Toplumu ya da
Enformasyon Bakanlığı acaba bu bütüncül yaklaşımın sağlanması konusunda bir
faktör olabilir mi?
Rapordaki diğer öne çıkan bir başka sonuç ise; “e-katılımcılıktır “. E-katılımcılıktan
kasıt vatandaşın hükümet politikalarına etki edebilmesi ve daha demokratik
bir ortam yaratılması için yeni kanallar açma potansiyelidir.
Youtube bu konuda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Ancak bu örneği
incelemeden önce Youtube internet sitesinin Mayıs 2008’den beri ülkemizde
kapalı olduğunu hatırlatmakta yarar var. Bu durum, Avrupa Birliği sürecini
yaşadığımız bu günlerde Türkiye’nin insan haklarına ve ifade özgürlüğüne
dair imajını zedelemektedir. Ayrıca, açık toplum, şeffaflık ve bilgi
toplumuna geçişle tanımlanan içinde yaşadığımız bilgi çağında bu tür
uygulamalar ülkemizin çağın gerisinde kaldığı izlenimini yaratmaktadır.
Kaldı ki, bugün farklı yöntemler ile youtube ve benzeri bazı sitelere
erişilebildiğini biliyoruz. Dolayısı ile, içerik ile ilgili problemlerin
aşılması için tümden kapatma uygulamalarının yanlış olduğu kadar işlevsiz
olduğu da ortaya çıkmaktadır. İnternet teknolojilerine dair sorunları aşmak
için bu konuda uzmanlaşmış Sivil Toplum Kuruluşlarının önerilerine kulak
verelim. Geçtiğimiz günlerde elektronik posta kutuma İnternet Teknolojileri
Derneği başkanı ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül
tarafından gelen bu yasak ile ilgili maildeki önerileri aktarmak gerekirse;
· Kısa vadede, merkezi ve uzmanlaşmış bir iki mahkemenin bu yasaklara
bakması, onların kamu yanında, uzman, bilirkişi ve üniversitelerle diyalog
içinde bağımsız kararını vermesi.
· Yasaklanmak istenilen birkaç video ve sayfanın, başka sayfaları
etkilemeden erişiminin engellenmesi.
· Bu nesne temelli erişimi engellemenin bir an önce hayata geçirilmesi. Bu
sorunu gelişmiş Batı, sivil toplumla birlikte, (self-regülasyon ve co-regülasyon
ile) çözmeye çalışıyor.
· “Ailenizin Şifresi”nin ifade ettiği, son kullanıcının makinesinde, onun
tercihleri ışığında neyin zararlı, neyin kirli, neyin temiz içerik/bilgi
olduğuna vatandaşın karar vermesi.
· 5651’i kaldırarak Adalet Bakanlığı taslağından başlayarak daha özgürlükçü
geleceğe dönük düzenlemeleri katılımcı bir şekilde yapmanın gerekliliği.
Birleşmiş Milletlerin raporunda toplumun hükümet politikalarına etki etmesi,
karar vericilere destek olması için tüm iletişim kanallarının
kullanılmasının öneminden bahsetmekte. Bu yüzden tüm dünyanın kullandığı
internet kanallarını bizde vatandaşlarımızın kullanımına açmalıyız. Youtube
internet sitesi sadece küçük bir örnek bu site gibi başka birçok paylaşım
sitesi de mevcut fakat youtube şu anda dünyada en populer internet sitesi
durumunda olduğu için konu biraz daha fazla önem arz etmekte.
Youtube ile ilgili örnek verecek olursak; Beyaz Saray adı altında Amerika
Birleşik Devletleri, Youtube web sayfasında bir sayfa açmış durumda.
Amerikan Başkanının bütün konuşmaları bu kanal aracılığı ile yayınlanmakta.
Ayrıca vatandaşlar bu sayfa aracılığı ile Beyaz Saray’a mesaj
gönderebilmekte.
Görüldüğü gibi Birleşmiş Milletler İndeksinde e-katılımcılık konusunda daha
üst sıralara çıkmak için bu tür iletişim kanallarını kullanmak ülkemiz
içinde son derece önemli.
E-devlet ve Bilişim konusunda son bir konuda dikkat çekmek istiyorum.
Göstergelere baktığımızda genç nüfusumuz, internet kullanıcı sayısı, 3G
konusundaki gelişmeler yakin zamanda Türkiye’nin birçok ülkeye elindeki bu
potansiyel ile e-devlet konusunda örnek olabilecek durumda olduğunu
gösteriyor… Daha önce 2007 yılında kaleme aldığım “bilişim treninde giderken
raydan çıkmak” başlıklı yazımda da belirttiğim bir konuyu tekrar hatırlatmak
istiyorum. E-devlet projelerinde kullanılacak olan TC kimlik numarası konusu.
Bu tür numaralar birçok ülkede kişiye özgü numaralardır. Çünkü bu numaralar
ile birçok işlem yapılmaktadır. Ülkemizde de son zamanlarda TC kimlik
numarası kullanılarak birçok kamu işlemi gerçekleştirmekteyiz. Bu konu ile
ilgili daha önceki yazıya, ( www.digitaldevlet.net ) web sayfasından
ulaşılabilir. Bunlar çok güzel gelişmeler… Burada sorulması gereken soru şu
Bir kişinin TC kimlik numarası Başka birinde olabilir mi? Kanımca olmamasi
gerekir? Fakat son zamanlarda TC kimlik numarası birçok kurumumuzun web
sayfasında istemeyerekte olsa yayınlandı. Halen Seçmen listelerinde TC
Kimlik Numaralarımız görünmekte… Anayasamız md. 20 Özel hayatı koruma altına
alınmış. “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme
hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. “
TC kimlik numaralarının birçok yerde ulaşılabilir olması özel hayatın
gizliliğine ihlal değil midir?
Sonuç olarak; Bir kamu yönetimci olarak, kamu kurumlarımızın büyük özveriyle
ve iyi niyetle yaptıkları bu tür projelerin çok daha güvenli hale
getirilmesinin şart olduğunu düşünüyorum.
“E-devlet Kapısı” projesinin www.turkiye.gov.tr adresinden açıldığını
biliyoruz. Portal'da güvenlik için mobil imza ya da kişiye özel verilen
şifre istemekte. Bu tür gelişmeler bizi dünyada örnek gösterilebilecek bir
ülke olmamız açısından umutlanmaya sevk ediyor. Bu projeyi yönetenler ne
düşünüyor bilmiyorum ama tüm kamu kurumlarının e-devlet kapısından
işlemlerini yapması daha güvenli ve doğru olacaktır. Dünyada e-devlet
uygulamalarını başarıyla yapan ülkeler tek bir portal üzerinden bu işlemleri
yapmaktadırlar.
Kamu kurumlarındaki internet üzerinden yapacağımız işlemlerimizin bankaların
şu anda sunduğu hizmetler gibi akıllı cep telefonu mesajı ya da akıllı
şifreleme yöntemleri ile yapılması çok daha doğru olacaktır.
Bilgi çağını yaşadığımız bu yüzyılda bilişim hukuku üzerinde çalışmalar
yapan akademisyenler ve hukukçulara bu konularda büyük iş düşmekte.
Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusunu kullanarak e-devlet ve Bilgi-İletişim
teknolojileri konusunda bölgesinde önde gelen ülkelerden biri olması ümidini
taşıyorum.
Bitirirken 2007 yılında yazdığım cümleleri tekrar hatırlatmakta fayda
görüyorum. Bilişim trenini kaçırmayalım düşüncesi ile trene binerken kaza
yapmayalım. Kalıcı olarak yaratacağımız bir hasarı uzun yıllar silemeyebilir,
uzun uğraşlar verdiğimiz e-devlet projelerini bir anda yok edebiliriz.
R.Erdem ERKUL
16.02.2009
Massachusetts
|
|